Gönül razı olmadan yapılan her şey eksiktir. Ben de bu dünyaya
rızasız, izinsiz gelmiş biriyim. Babamın son anda pişman oluşu, annemin acıyla
içini çekişidir benim ilk döl yatağına düşüşüm. Daha ben ceninken, üzerimden
düşünülür, bir sonuca varılmaya çalışılırdı.
Test sonuçları, korkulanı başa getirir. Babamın elleri
belinde “Çaremiz mi var,” diye söyleniyordu. Annemin merakı heyecanı
sevmesindendi. Beni en çok o istiyordu. Belki de tek o. Ne düşündüklerini
bilemem. Ne dediklerini biliyorum sadece.
“Allah’ın belası, aldıracaksın diyorum sana!”
Burada yalnız, bir ağlama sesi var.
“Doğurunca göreceğim ben seni! Sürüneceksin be kadın!”
Ah, şu hesaplı planlı insanlar! Hesaba katamadıkları bir şey
üzerinden hesap yapıyorlardı. Olan olmamıştı daha. Olmasına da göz yumacak değillerdi
elbet. Onlar kararlarını verdikçe ben daha sıkı tutundum kordonlara. Daha pişkin, daha inatçıydım artık. Her şeyden
bihaber olan kendileriydi. Bu sonuç, kendi deliliklerine aitti. Bunda benim ne
gibi bir suçum olabilir?
Kadıncağız bir yandan ağlıyor, diğer yandan sıvazlıyordu
karnını. Ona güç vermek için çabucak büyüyordum. Bir rüya aleminden çıkmak
üzere gerçeğe dönüşüyordum. Tüm uzuvlarımın taslağı belirginleşmişti. Babam,
bir tokatla deviriyordu ikimizi de. Ağlıyorduk beraber. Şimdi bir darbe
hissedecektim, sarsılıp, unutacaktık her şeyi. İkimiz de gözlerimizi
bilmediğimiz bir yerdeymişiz gibi açacak, ellerimizi ortak noktamız, karnımızda
buluşturacaktık.
Babam yoktu görünürde. Derin bir nefes, içimi öyle ürpertiye
bürümüştü ki, bunu bir daha yaparsa, ölebilirim diye düşünüyordum. Neyse ki,
bir daha tekrarlamadı. Bir isim fısıldadı. Benden bile gizleyeceği kadar
korktuğu bir isim. Bana Umut dedi. Bunu duyabildim, dudakların kıpırdamadan
ağızdan çıkan telaffuzunda. Umut…
Araba bizi bekliyordu. Beni ölüme götüreceklerdi. Hiçbir
düşmanlığımı görmeyenler, planlarına ters düştüğüm için gözümün yaşına
bakmayacaklardı. Bu kadar basit bir sebeple ölmek, kuşkusuz insanın zoruna
gider. Kabıma sığmıyordum. Arabada devamlı karnını tutmasının sebebi, dönüp
durmamdı. Babam, “Ne var, ne oluyor,” diye sordu.
“Çok acıyor,” diye inledi annem.
“Geçecek, merak etme.”
Bir klakson duyduğumu hatırlıyorum. Başka bir şey diyemem.
İkimizin elim bir kazadan sağ çıkması mucize diye adlandırabileceğimiz
durumlardandı. Babamın, olay yerinde ölmesi de bir tesadüf olamayacak kadar
kurgusal.
Doğduğumda, yani buna tam 1-2 hafta kalmıştı, tüm bu
olanları hatırlamayacağım. Ama siz unutmayın beni. Benim gibileri!
0 yorum:
Yorum Gönder