17 Eylül 2013 Salı

Kontrol Noktasındaki İhlal

Gönül razı olmadan yapılan her şey eksiktir. Ben de bu dünyaya rızasız, izinsiz gelmiş biriyim. Babamın son anda pişman oluşu, annemin acıyla içini çekişidir benim ilk döl yatağına düşüşüm. Daha ben ceninken, üzerimden düşünülür, bir sonuca varılmaya çalışılırdı.
Test sonuçları, korkulanı başa getirir. Babamın elleri belinde “Çaremiz mi var,” diye söyleniyordu. Annemin merakı heyecanı sevmesindendi. Beni en çok o istiyordu. Belki de tek o. Ne düşündüklerini bilemem. Ne dediklerini biliyorum sadece.
“Allah’ın belası, aldıracaksın diyorum sana!”
Burada yalnız, bir ağlama sesi var.
“Doğurunca göreceğim ben seni! Sürüneceksin be kadın!”
Ah, şu hesaplı planlı insanlar! Hesaba katamadıkları bir şey üzerinden hesap yapıyorlardı. Olan olmamıştı daha. Olmasına da göz yumacak değillerdi elbet. Onlar kararlarını verdikçe ben daha sıkı tutundum kordonlara.  Daha pişkin, daha inatçıydım artık. Her şeyden bihaber olan kendileriydi. Bu sonuç, kendi deliliklerine aitti. Bunda benim ne gibi bir suçum olabilir?
Kadıncağız bir yandan ağlıyor, diğer yandan sıvazlıyordu karnını. Ona güç vermek için çabucak büyüyordum. Bir rüya aleminden çıkmak üzere gerçeğe dönüşüyordum. Tüm uzuvlarımın taslağı belirginleşmişti. Babam, bir tokatla deviriyordu ikimizi de. Ağlıyorduk beraber. Şimdi bir darbe hissedecektim, sarsılıp, unutacaktık her şeyi. İkimiz de gözlerimizi bilmediğimiz bir yerdeymişiz gibi açacak, ellerimizi ortak noktamız, karnımızda buluşturacaktık.
Babam yoktu görünürde. Derin bir nefes, içimi öyle ürpertiye bürümüştü ki, bunu bir daha yaparsa, ölebilirim diye düşünüyordum. Neyse ki, bir daha tekrarlamadı. Bir isim fısıldadı. Benden bile gizleyeceği kadar korktuğu bir isim. Bana Umut dedi. Bunu duyabildim, dudakların kıpırdamadan ağızdan çıkan telaffuzunda. Umut…
Araba bizi bekliyordu. Beni ölüme götüreceklerdi. Hiçbir düşmanlığımı görmeyenler, planlarına ters düştüğüm için gözümün yaşına bakmayacaklardı. Bu kadar basit bir sebeple ölmek, kuşkusuz insanın zoruna gider. Kabıma sığmıyordum. Arabada devamlı karnını tutmasının sebebi, dönüp durmamdı. Babam, “Ne var, ne oluyor,” diye sordu.
“Çok acıyor,” diye inledi annem.
“Geçecek, merak etme.”
Bir klakson duyduğumu hatırlıyorum. Başka bir şey diyemem. İkimizin elim bir kazadan sağ çıkması mucize diye adlandırabileceğimiz durumlardandı. Babamın, olay yerinde ölmesi de bir tesadüf olamayacak kadar kurgusal.

Doğduğumda, yani buna tam 1-2 hafta kalmıştı, tüm bu olanları hatırlamayacağım. Ama siz unutmayın beni. Benim gibileri!
Next
This is the most recent post.
Önceki Kayıt

0 yorum:

Yorum Gönder