1 Temmuz 2013 Pazartesi

Kuyu (Masal)




Her şeye sahip olan Padişah, hiçbir şeye sahip olamamış gibi huzursuz, mutsuz yaşamaktaymış. Varlık içerisinde yokluk çeken Padişahın bu içler acısı durumuna ne akıllı vezirleri ne de dünyanın dört bir yanından gelen hekimler ve araştırmacılar da bir çare bulamamış. Padişah, hiçbir şeyden zevk alamıyor ve her geçen gün daha da kötümser oluyormuş. Günlerden yine bir gün, tek başına dolaştığı sırada hiç farkında olmadan bir ormanda buluvermiş kendisini. Koca ormanda çalılıkların arasında bir kulube varmış.  Kulübenin önündeki kuyunun hemen dibinde bir çocuğun hüngür hüngür ağladığını görmüş.
Yanına yaklaşıp, "küçük," demiş, "neden ağlıyorsun, yolunu mu kaybettin?"
Çocuk, ağlamasını hiç kesmeden, "hayır," demiş, "paramı kaybettim." Parmağını kuyuya işaret ederek, "işte bu kuyuya düşürdüm," diye eklemiş. Padişah da;
"Üzülme, kaybettiğin paranın iki mislini sana veririm!"
Çocuk, bu teklifi duymazdan gelircesine ağlamasına devam etmiş. Gözyaşlarını sürekli eliyle silip, içini çeke çeke ağlamaya ve ağlamasını daha da şiddetlendirmeye başlamış. Padişah inandırıcı olmak için altın dolu kesesini çıkarıp, çocuğun eline vermiş. Çocuk, keseyi görünce, ağlamasını bir nebze olsun yavaşlatmış ve konuşmak için derin bir nefes almış:
"Sen bana ne kadar para verirsen ver," demiş, ağlamaklı ve kararlı bir tavırla, "kaybettiğim kadar az param olacak!"
Padişah, çocuğun bu lafından çok etkilenmiş ve yanına eğilerek, "hadi, benim kuyuya inmeme yardım et, paranı bulalım," demiş. Çocuk, bu kez parasını bulmuş gibi sevinçle ayağı fırlamış ve padişahın kuyuya inmesine yardım etmiş. Tan yarı yoldayken, halat kopmuş ve padişah aşağı düşüvermiş. Çocuğa seslenip, halatı aşağı uzatmasını söylemiş. Fakat, çocuk ortadan kaybolmuş. Saatlerce çocuğa seslenen padişah, öfkesinden ve telaşından ne yapacağını bilemez hale gelmiş. Güneş de batınca, kuyu zifiri karanlık olup, göz gözü görmez hale gelmiş. Kurtlar ulumaya, aç köpekler havlamaya başlamış. Çeşitli, tuhaf sesler işitmiş. Ürperen ve korkuya kapılan padişah, köşeye kıvrılarak uyumaya çalışmış. Ertesi günü, midesine yapışmış olan karnının açlığından uyanmış. Dudakları susuzluktan neredeyse çatlar hale gelmiş. Ve o an padişah anlamış ki mutluluk: sahip olduklarının değerini ve ne istediğini bilmekteymiş.

0 yorum:

Yorum Gönder